Sorun Sistemde Değil Sistemi Kurcalayanlarda….

31 Mar 2020
573 Görüntüleme

Sorun Sistemde DeÄŸil Sistemi Kurcalayanlarda….

Prof. Dr. Emre ALKÄ°N

1970'lerin sonunda ve bir de 1980'lerin başında iki önemli geliÅŸme ile tanıştı dünya. Bunlardan bir tanesi "reel faiz" diÄŸeri de "özelleÅŸtirme" oldu. 

Daha önceki yazılarımdan hatırlayacaksınız, 1973 yılından itibaren negatif reel faizin tasarrufları ve yatırımları artırmadığını öne sürenlerin sayısı hızla artmıştı ve nihayetinde dünyanın bir çok ülkesinde faizler serbest bırakılmıştı. Bu durumun tasarruf birikimi üzerindeki etkisi sadece mevduat çarpanıyla büyüyen banka parasıyla takip edilemez elbette. Elindeki tasarrufları ulusal paranın deÄŸersizleÅŸmesine karşı farklı enstrümanlarda deÄŸerlendirmek isteyenler, pozitif reel faiz sayesinde bankalara yatırmaya baÅŸladılar. Böylece Bankalar da kredi hacimlerini hızla artırmaya baÅŸladılar. 

DiÄŸer taraftan Margret THATCHER ile beraber 1980'lerin başında özelleÅŸtirme rüzgarları esmeye baÅŸladı. Siyasi tercihler sebebiyle hem personel seçiminde hem de yatırımlarda liyakat ve verimlilik aramaktan vazgeçmiÅŸ olan Kamu Ä°ÅŸletmeleri tek tek özel sektöre satılmaya baÅŸlandı. Hatta satılamayanların da devlet tekeli kaldırılarak rekabetin sert dalgalı denizine bırakılmaları uygun görüldü. 

Hem reel faiz hem de özelleÅŸtirme, "finansal serbestlik" adına atılan çok önemli adımlardı. Ancak, hükümetler bu derecede bir serbestlikten sonraları hoÅŸlanmadılar ve piyasa ekonomisine sürekli müdahale ettiler. DiÄŸer taraftan Carlos Slim gibi insanlar kamu monopolü yerine "özel monopol"leri icat ederek THATCHER, REAGAN ve ÖZAL ile baÅŸlamış olan rüzgarla yelkenlerini ÅŸiÅŸirmeye baÅŸladılar. Bir yandan reel faiz furyası firmaları ve bireyleri aşırı ÅŸekilde kredilendirirken, diÄŸer taraftan özelleÅŸtirmelerle  haksız zenginleÅŸme süreci baÅŸladı. Bu arada hem reel faizli bono/tahviller hem de iÅŸletmelerin özelleÅŸtirilmesi ya da halka arz edilmesinden gelen kaynakla kamu alabildiÄŸine büyüdü. Arzu edilen bu deÄŸildi muhakkak. 

Ä°ÅŸ, bununla da kalmadı. Bankalar ve Finans Kurumları sürekli borçlanan devletler için aracılık faaliyeti yapmaya baÅŸladılar. Esas faaliyetlerini unuttukları zaman da iÅŸ iÅŸten geçmiÅŸti diyebilirim. Hem Türkiye'deki 2001 krizi hem de ABD'de baÅŸlayan 2008 krizi bu duruma örnek gösterilebilir. Bu iki deneyimden sonra Yatırım Bankacılığı ile  Ticari Bankacılık arasında bir "Çin Seddi" getirilmesi gerektiÄŸi net olarak anlaşıldı. 

Ancak geç kalınmıştı. ÖzelleÅŸtirme ve reel faiz uygulamaları amaçlarından saptı, tasarruf açığı baÅŸ gösterdiÄŸi gibi, kamunun elinde tutmaya devam ettiÄŸi iÅŸletmeler piyasayı bozucu etkiler yarattılar. Dolayısıyla reel faiz de özelleÅŸtirmeler de bugün sorgulanır hale geldi. 

Bana göre reel faiz ve özelleÅŸtirmelerin arkasındaki felsefeyi sorgulamak yanlış olur. Çünkü her ikisi de doÄŸru ÅŸekilde uygulanmadı ve yozlaÅŸtırıldı. Bugün Korona Virüsü sebebiyle tekrar negatif reel faizleri ve kamulaÅŸtırmaları konuÅŸmaya baÅŸladık. Halbuki, siyasetin ve diplomasinin piyasa faaliyetleri üzerinde fazla etkili olduÄŸu, "serbest rekabetin" hiç bir ÅŸekilde uygulanmasına olanak vermeyen bir düzenden dolayı bu hale geldik. Bu durumun kabahatini özelleÅŸtirmelerde veya reel faizde aramak doÄŸru deÄŸil. Çünkü her iki uygulamanın gerektirdiÄŸi serbest piyasa düzenine hiçbir zaman geçmedik. 

Düzenleyici otoritelerin sektörlere fiyat tavanları koyduÄŸu, kamu iÅŸletmelerimin özel sektöre haksız rekabet yaptığı, sürekli borçlanma ihtiyacı çeken devletlerin özel tasarrufları borçlanma ve vergilerle çekip almaya çalıştığı bir süreç "serbest piyasa" olarak tanımlanamaz. Bundan sonra yaÅŸanacakların da, bir önceki cümlede bahsettiÄŸim piyasa bozucu davranışların yerine doÄŸrudan merkezden müdahale eden yepyeni bir ekonomik yaklaşım getireceÄŸini tahmin ediyorum. 

"Sistem yine değişecek gibi gözüküyor ama...."

Buradan hareketle, dünyanın her yerinde devletin iÅŸleyiÅŸ usul ve esaslarında, organizasyon yapısında köklü bir deÄŸiÅŸiklik yapılacağına dair güçlü bir beklentim var. Ancak ÅŸu uyarıda bulunmak da istiyorum: EÄŸer bir doktrin ya da sistem uygulanacaksa, tam anlamıyla uygulanmalı. Liberalizmi alıp, kapitalizme ve kamuya tutsak eden bir önceki yaklaşımla başımıza neler geldiÄŸi 40 yılın sonunda artık iyice anlaşıldı diye düşünüyorum. 

Mutlaka milyonlarca kiÅŸi bu düzende zenginliÄŸini artırdı ya da zengin oldu. Ancak ÅŸu an yaÅŸadığımız durum herkese eÅŸit ÅŸekilde yaklaÅŸacak bir sisteme ihtiyacımız olduÄŸunu gösteriyor. "Daha iyisini yapmak" için para haricinde bir motivasyon bulunamadı hala. Fakat para veya zenginlik insanlığımızda, yaklaşımlarımızda, keÅŸif heyecanımızda yerimizde saymamız için bir sebep olmamalı. 

Prof. Dr. Erdoğan ALKİN Hoca'nın vefatının 7. yıl dönümünde, evde baş başayken humanist düşüncelerle dolu sohbetlerimizin bazılarının bu konu üzerinde yoğunlaştığını hatırlıyorum. "Yeni Dünya Düzeni" nasıl olacak diye fikir alış verişi yapardık. Bu sohbetleri çok özlüyorum inanın.

 

0.0
Son Güncelleme Tarihi: Cumartesi 16 Mayýs 2020 23:51
İlgili İçerikler :: Vergi Hukukunda İspat ve Delil Sistemi