“Bağımsız Denetçi” Bir Yalnız İnsan!
SMMM / Audit Partner Özkan Cengiz
Ülkemiz sınırları içerisinde
kurulan ve faaliyet gösteren şirketlerin finansal tabloları son on yılda ciddi
bir değişimden geçiyor. Bu değişimin finansal raporlar üzerinde yarattığı
yenilemeyi, şirketlerimizin varlık ve yükümlülüklerinin kayda geçmesi
anlamındaki değişim ve dönüşümü görmemek gerçekten haksızlık olur.
Bu dönüşüm sürecindeki şu
andaki lokomotif kuşkusuz bağımsız denetçiler, aşağıda biraz daha detay
vereceğim üzere bir sürü rolü ve görevi üstlenip bu işin lokomotifliğini
yapıyorlar. Burada tabi ki son dönemde lokomotifin katarı doğru rotaya ve doğru
şekilde çekmesinde büyük etkisi olan sinyalizasyon görevini yerine getiren Kamu
Gözetim Kurumu’nun çalışmalarını da göz ardı etmemek gerekir.
Artık hepimizin kabul ettiği
üzere Şirketlerin finansal tabloları uzun yıllar muhasebenin temel prensibine
aykırı olarak şirketin gerçek ticari faaliyetini, ticari durumunu göstermekten
uzak bir yapı içerisindeydi. Seksenli yılların sonu ile başlayan dönüşüm 2003
yılında itibaren sermaye piyasalarında başlayan düzenlemeler ve en nihayetinde
Türk Ticaret Kanunu ile finansal raporların ülkemizde yapılan ticari faaliyetin
sonuçlarını göstermesi ile ilgili önemli yol aldı.
Bugün birinci on yılı
tamamlamaya yüz tutan şu günlerde nereden nereye geldiğimizi gözlemlemek, ve
uzun yıllardır tüm unvan ve görevlerden önce “muhasebeci” kimliğiyle hayatını
geçiren bir meslek mensubu olarak beklediğimden iyi noktada olduğumuzu
söyleyebilirim.
Sistematik içerisinde başta da
dediğim gibi Bağımsız Denetçi birçok konuda sorumluluğu üstlenmiş durumda, Kamu
Gözetim Kurumu da bağımsız denetçinin bu konumunu iyi gözlemleyerek yaptığı
düzenlemeler ve denetimler ile sorumluluğun doğru yönde kullanılmasına çaba
gösteriyor.
Denetimler ve denetimler
sonucu belki de ülke tarihimizde görülmeyen yoğunlukta yapılan yaptırımlar, bunun
yanında BOBİ FRS düzenlemeleri, Denetimi üstlenen Denetçi hakkındaki
düzenlemeler, Konkordato konusundaki Kurulun net tavrı ile Denetim yetkisine
sahip kişi ve kurumlar her gün yapılandırılıyor.
Bu düzenlemeler dönem dönem
hepimizin canını yaksa da dönem dönem hepimizin işini zorlaştırsa da ortaya
çıkardığı sonuçlar açısından uzun dönemde hepimizin yararına olduğunu
savunanlardanım. Çünkü mesleğimizin diğer alanlardaki denetimsizlik ve başı
boşluğun mesleğe ne kadar zarar verdiğini çok net gözlemleyebiliyoruz.
Bu uzun girizgahtan sonra bu
makale ile söylemek istediğimiz noktaya gelir isek olaya hemen hemen her gün
yaşadığımız örnek olaylarla giriş yapmak istiyorum. Aşağıda yer alan soruların
biri veya birkaçı her gün değilse de en kötü bir gün arayla bağımsız
denetçilere soruluyor;
1)
Bağımsız Denetçi seçmezsek ne olur?
2)
Bağımsız Denetçi seçtik ama rapor yazdırmasak
ne olur?
3)
Genel Kurul acildi raporu bekleyemedik. VUK
tablolar ile yaptık geçtik ne olur?
4)
Kar dağıtımını hangi tabloya göre yapacağız?
5)
Birleşme ve Bölünme işlemlerinde Bağımsız
Denetim gerekir mi?
6)
Öz kaynaklarımız içinde çeşitli sebeplerle
oluşmuş fonları sermayeye ilave edebilir miyiz?
Daha buraya bu sorulara benzer
veya daha teknik veya daha saçma onlarca soru yazabilirim. Esasında bu
soruların cevapları o kadar basit ki tek
cümle ile cevap verilebilir.
“Türk Ticaret Kanunu’na göre
denetlenmesi gerekirken denetlenmemiş finansal raporlar yok hükmündedir”
Cevabı detaylandıralım yok
hükmünde ne demek mali tablo yok demek;
olmayan mali tablo ile genel
kurul yapıp ibra olamazsınız,
olmayan mali tablo ile kar
dağıtımı yapamazsınız,
olmayan mali tablo ile
birleşemez, bölünemezsiniz,
olmayan mali tablodaki veya
denetlenmiş mali tabloda gözükmeyen öz kaynakları sermayeye ilave edemezsiniz.
Bu kanunsuz tesciller
nedeniyle bağımsız denetçiler; denetlediği şirketler karşısında olan bir şeyi
olmuyor gibi göstererek para kazanmaya çalışan kişi veya kurum konumunda
kalmakta, yapılan işlemlerin finansal raporlar üzerinde yarattığı sorunlar ile
uğraşmakta, yazımızın başında anlattığımız büyük değişim ve dönüşüm sürecine
şirket ortaklarını ve şirket yöneticilerini dahil etme konusunda çaresiz
kalmaktadır.
Sonuç itibariyle yaşanan
süreçte Bağımsız Denetçi kendi alanındaki Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası,
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Sermaye Piyasası Kurulu ve Kamu
Gözetim Kurulu’nun kendisinden beklentileri için çıkarmış olduğu düzenlemeler ve
bunlara bağlı olan yaptırımlarla uğraşmakta, buna paralel kendi iç gelişimi ve
yapılandırmasını sağlamaya çalışmakta, finansal tablolara hakkında karar
verenlerin doğru finansal tablolara ulaşması için kendisine verilen rollerden
fazlasını yerine getirmeye çalışmakta, şirket ortak ve yöneticilerini doğruya
yönlendirmeye yaptığı işlemin kanuna aykırı olduğuna inandırmaya çalışmakta ve bütün
bunları kamu otoritesi ve en azından bir kısım Avukat unvanına sahip kişilerin etkisizliğine
rağmen yapmaya çalışmaktadır.
Sonuç olarak bağımsız denetçiler
olarak, bu sürecin verdiği sorumlulukların ve bu süreç sonunda da hem kişisel
olarak hem de mesleki olarak sağlanacak faydaların farkındayız. Tüm çabalar ve
çalışmalar bunun için mesleki anlamda ortaya çıkan bu işkolunun doğru
konumlanması hem hizmeti alan hem hizmeti veren için doğru sonuçlar vermesi en
büyük amacımız ancak bu mücadele de bu kadar yalnız bırakılmayı da hak
etmiyoruz.
Çözüm bekleyen konular hızla
çözülmesi gerekiyor. Naçizane kendi görüşümüze göre sıralarsak;
1)
Muhasebe alt yapısı hızla dönüşüm sağlamak
zorunda, bir an önce muhasebe işlemleri doğru yörüngesine yerleşmek zorundadır.
Bu konuda KGK’nın yayınlamaya çalıştığı KÜMİ önemli bir hamle olacaktır. Ancak
KÜMİ’yi yayınlamak BOBİ FRS’yi veya TFRS’yi yayınlamaya benzemez bunun alt
yapısı geçiş süreci meslek odaları ile net bir şekilde organize edilerek
yayınlanması gerekir. Ancak o şekilde ana amacına ulaşabilir. Aksi takdirde bir
dönüşüme değil kaosa yol açacaktır.
2)
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ve Ticaret
Bakanlığı artık bu dönüşümdeki rolünü kabul etmeli ve üstüne düşen görevleri
yapmaya başlamalıdır. Şirket sahiplerini, şirket ortaklarını, şirket
yöneticilerini bilgilendirmeli sürece dahil etmeli, ticaret sicil
müdürlüklerinin kanunsuz iş yapmalarının önüne geçmeli, finansal raporların
yayımı, değerlendirmesi anlamında sorumluluk almalıdır. Sadece denetçi seçimini
zorunlu kılan engellemeyi yapıp kenarı çekilip tüm işi KGK ve bağımsız denetçilerin
üstüne bırakmaktan vaz geçmelidir.
3)
Meslek odamız, meslek birliğimiz, tüm üyelerini
denetçi yapmayı hedeflemektense, tüm üyelerini muhasebeci yapmayı
hedeflemelidir. Vergiciliğin aynı bağımsız denetçilik gibi bir meslek alt
dalımız olduğu ama bizim ana mesleğimizin muhasebecilik olduğunun farkına
varmalı ve altını kalın çizgilerle çizip herkesin fark etmesini sağlamalıdır.
4)
Düzenleyici Kurumlar finansal raporların en
doğru şekilde hazırlanması ve yayınlanması için sadece denetçiler için değil
finansal raporlara etkisi olan muhasebeci, yönetici, değerlemeci, hukukçu vb
diğer kişi ve kurumlar açısından da düzenleme ve denetleme görevlerini yerine
getirmelidir.
Şu bilinmelidir ki bağımsız
denetçilerden sadece bağımsız denetim yapmaları beklendiği gün bağımsız
denetimin kalitesi de, finansal raporların kalitesi de, buna bağlı olarak ta
Şirketlerimizin finansal ve faaliyet yapılarının kalitesi de en ideal seviyeye
gelecektir.