Tahakkuk Esası

Dr. Hasan Yalçın, YMM, E. Hesap Uzmanı


Dönemsellik kavramı veya yaygın kullanımı ile dönemsellik ilkesi vergi uygulamaları açısından önemli rol oynamaktadır. Dönemsellik kavramına ilişkin vergi ve sermaye piyasası mevzuatında yer alan açıklamalar aşağıda özetlenmiştir.

1 seri no’lu Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliğinde dönemsellik kavramı aşağıdaki şekilde tanımlanmıştır.

“İşletmenin sürekliliği kavramı uyarınca sınırsız kabul edilen ömrünün, belirli dönemlere bölünmesi ve her dönemin faaliyet sonuçlarının diğer dönemlerden bağımsız olarak saptanmasıdır. Gelir ve giderlerin tahakkuk esasına göre muhasebeleştirilmesi, hasılat, gelir ve kârların aynı döneme ait maliyet, gider ve zararlarla karşılaştırılması bu kavramın gereğidir.”

SPK’nın Seri XI No’lu tebliğinin 7’nci maddesinde dönemsellik kavramı ile ilgili olarak yapılan açıklamalar aşağıdaki gibidir.

“İşletmelerin sınırsız sayılan yaşam sürelerinin sınırlı uzunlukta belli dönemlere bölünmesi ve her dönemin faaliyet sonuçlarının diğer dönemlerden ayrı olarak saptanmasını ifade eder. Bu kavrama göre faaliyet sonuçları ilgili olduğu dönemde değerlendirilir. Gelir ve giderlerin tahakkuk esasına göre muhasebeleştirilmesi; hasılat, gelir ve kârların aynı döneme ait maliyet, gider ve zararlarla karşılaştırılması bu kavramın gereğidir”

Yukarıda yer alan tanımlama ve açıklamalardan da anlaşılacağı üzere dönemsellik kavramı aşağıdaki hususları içermektedir.

İşletmelerin sınırsız faaliyet süreleri belli dönemlere bölünmelidir.

Her dönemin faaliyet sonuçları diğer dönemlerden bağımsız olarak tespit edilmelidir.

Gelir ve giderler tahakkuk esasına göre muhasebeleştirilmelidir.

Hasılat gelir ve kârlar aynı döneme ait maliyet, gider ve zararlarla karşılaştırılmalıdır.[1]

Gelir, Kurumlar ve Vergi Usul Kanunu’nun ilgili maddeleri incelendiğinde ticari ve kurum kazancı açısından dönemsellik ilkesinin kabul edildiği açıkça ortaya çıkmaktadır.

Gelir Vergisi Kanunu’nun gelirin tanımının yapıldığı 1’inci  maddesinde “  Bir takvim yılı içinde elde ettiği…” ifadesi, bilanço esasına göre ticari kazancın tespitinin düzenlendiği 38’inci maddesindeki “teşebbüs deki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müspet farktır” ifadesi, işletme hesabı esasına göre ticari kazancın tespitini düzenleyen 39’uncu maddedeki “bir hesap dönemi içinde elde edilen hasılat ile giderler arasındaki müspet fark” ifadesi ve ayrıca Kurumlar Vergisi Kanunu’nun safi kurum kazancının belirlenmesine yönelik 13’üncü maddesinde yer alan “bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı” ifadesi ticari ve kurum kazancının tespitinde dönemsellik ilkesinin esas alındığını açıkça ortaya koymaktadır.

Hesap döneminden ne anlaşılması gerektiğine ilişkin düzenlemelere de VUK’un 174’üncü maddesinde yer verilmiştir. Buna göre “defterler hesap dönemi itibariyle tutulur. Kayıtlar bir hesap dönemi sonunda kapatılır ve ertesi dönem başında yeniden açılır. Hesap dönemi normal olarak takvim yılıdır.” Ayrıca Vergi Usul Kanunu’nun anılan maddesinin devamında hangi hallerde hesap döneminden sapmalar olacağı hüküm altına alınmıştır.



[1] Celal ÇELİK, Selim VURAL, “Kurumlar Vergisi Mükellefleri Açısından Devlet Tahvilleri ve Hazine Bonosu Faizlerinde Elde Etme”, Vergi Dünyası, Sayı:179, s.64.