Dr. Hasan Yalçın, E.Hesap Uzmanı, YMM
(Bu yazı yazardan alan izin ile yazarın Şirket Değerlemesi (Teori ve Uygulama) adlı kitabından aynen alınmıştır.) Riskin sözlük anlamı, gelecekte beklenmeyen bir durumun ortaya çıkma olasılığı, yaralanma, incinme ve zarara uğrama ya da arzu edilmeyen bir olay veya etkisinin ortaya çıkma olasılığıdır. Yani risk neredeyse tamamıyla olumsuz terimler aracılığIyla algılanır.[1] Finansal açıdan risk ise, beklenen getirinin gerçekleşen getiriden sapma olasılığıdır.[2]
Yatırım
çerçevesinde risk, gelecekte çeşitli senaryoların mümkün olduğu bir durumu
yansıtır. Yani elde edilen getiri ile elde edilmesi beklenilen getiri arasında
fark olma olasılığı riski doğurmaktadır.[3]
Bu anlamda risk, yalnızca beklenmeyen bir kayıbı değil, aynı zamanda
beklenmeyen bir kazancı da içermektedir. Bir başka deyişle risk, yatırımın
sonucuna (getirisine) ilişkin belirsizliktir.[4]
Nakit akımının miktarının yanı sıra, ne zaman gerçekleşeceği de belirsiz olduğu
için zamanlama da riske dahildir.[5]
Bir şirketin gelecekteki nakit akımı ve zamanlaması bilinemeyeceği için, burada
her zaman bir risk vardır. Risk, değerlemeye şirketin sermaye maliyeti (bu
riskin fiyatıdır) ile gelecekteki nakit akımının belirsizliği aracılığıyla
girer.[6]
Risk,
gelecekteki belirsizlikle doğru orantılı olduğu için, belirsizlik miktarından
doğrudan etkilenmektedir. Bununla birlikte risk ve belirsizlik birbirinden
farklı iki ayrı durumu tanımlamaktadır.
Risk, çeşitli durumların gerçekleşmesine ilişkin nesnel olasılıkların kesin olarak bilindiği ortamı tanımladığı için, nakit akımının tahmin edilmesinde nesnel bilgilerden yararlanılır. Ayrıca bu ortamda alternatif nakit akımlarının olasılıkları ve nakit akımının olasılık dağılımı bilinir. Belirsizlik ise gerçekleşmesi beklenen durumlara ilişkin ihtimallerin bilinmediği ancak öznel tahminlere ve yargılara dayanılarak yaratılan olasılıkların kullanıldığı ortamı ifade eder.
Değerlemede
belirsizlik bilgi yokluğundan ve girdilere ilişkin zayıf ya da kusurlu
bilgilerden kaynaklanır ve tüm girdilerin kesin olmadığı durumlarda tahminlerin
de kesin olmaları beklenemez.[7]
Belirsizlik ortamında gelecekteki nakit akımı öngörülür ancak bu akımın
gerçekleşmesine ilişkin nesnel olasılıkların bilinmemesi nedeniyle kişisel
görüş ve yargılara dayanan öznel olasılıklar kullanılır.[8]
Değerlemede
risk, bir yatırımdan sağlanan getirinin, yatırımcının o yatırımdan beklediği
getiriden farklı olabilmesi şeklinde tanımlandığı için risk tanımı yalnızca
beklenenden düşük gerçekleşen getirileri değil, aynı zamanda beklenenden yüksek
getirileri de kapsamaktadır. Bu durumlardan ilkine aşağı doğru risk (downside
risk), ikincisine de yukarı doğru risk (upside risk) denilmektedir ve risk
ölçülürken, bu iki risk türü de hesaba katılır.
Çince’de risk sözcüğünü karşılamak için kullanılan iki sembol, finans alanındaki risk
algısını çok iyi anlatmaktadır. Çince risk anlamına gelen bu iki sembolden ilki
“tehlike” anlamına gelen sembol iken, ikinci sembol de “fırsat” anlamına
gelmektedir. Yani bu semboller de riski, yalnızca olumsuz bir durum göstergesi
olarak değil, finanstaki anlamına benzer şekilde, tehlike ile fırsatın bir
karışımı olarak sunmaktadır.[9]
Tüm
yatırımlar belli ölçüde risk barındırır. Bu nedenle her yatırımcı risk ile
getiri arasında bir denge kurmak zorundadır. Genellikle risk ne denli yüksekse,
getirinin de o denli büyük olması beklenir.[10] Bu tanım
gereği, daha riskli varlıkların daha yüksek indirgeme oranlarıyla, daha risksiz
varlıkların ise daha düşük indirgeme oranlarıyla değerlendirilmeleri doğaldır.[11]
Riski
görmenin iki yolu bulunmaktadır. Bunların ilki tamamıyla olasılık terimleriyle
gerçekleştirilmektedir ve bir varlığın ödemeyi taahhüt ettiği vadesi gelen
faizi ya da anaparayı ödemede temerrüte düşme olasılığı şeklinde ortaya
çıkmaktadır ve buna da temerrüt riski adı verilmektedir.
Borcun
maliyeti, bu temerrüt riskini yansıtan orandır. Riski görmenin ikinci yolu
beklenen getiriler çevresindeki gerçek getirilerin değişkenliği terimlerinde
bulunmaktadır. Riskli bir yatırımdaki gerçek getiriler, beklenen getirilerden
oldukça farklı olabilmektedir. Değişkenlik büyüdükçe, risk de büyümektedir.[12]
Modern
finansta riskin nasıl göründüğünü göstermek için risk analizini üç adımda
sunmakta yarar vardır.
Birinci Adım: Riski Ölçmek
Varlıkları
satın alan yatırımcılar, varlıkları ellerinde tuttukları zaman dönemi boyunca
getiri elde etmeyi beklerler. Bu sırada da elde etmek istedikleri getiriyi
etkileyen değişkenlerin neler oldukları, beklenen getiriyi nasıl etkiledikleri,
diğer bir ifadeyle getiri elde edilirken karşılaşılacak risk derecelerini
hesaplarlar.[13]
Bununla birlikte yatırımcıların elde tutma (retention) dönemi boyunca elde
ettikleri gerçek getiri, beklenilen getiriden oldukça farklı olabilir ve gerçek
getiri ile beklenen getiri arasındaki bu farklılık, riskin meydana çıkmasını
sağlar.
Örneğin
yıllık yüzde 5 getiri sağlayan bir hazine bonosu satın alan ve bu kağıdı eline
bir yıl boyunca tutan bir yatırımcı, yıl sonunda yaptığı yatırımın yüzde 5’i
kadar bir getiri sağlayacaktır. Burada beklenilen getiri ile elde edilen getiri
arasında bir farklılık yoktur, dolayısıyla da bu risksiz bir yatırımdır. Oysa
aynı yatırımcının bir şirketin hissesine yatırım yaparak, o şirketin hissesini
bir yıl boyunca elinde tutması ve bu işlemin sonucunda yüzde 30’luk bir getiri
beklemesi ve yılın sonunda elde ettiği gelirin, yaptığı yatırımın yüzde 30’una
eşit olmaması (daha fazla ya da daha az olması fark etmez) riski ortaya
çıkarmaktadır. Burada beklenilen getiri ile elde edilen getirinin aynı olmaması
riski bulunmaktadır.[14]
Beklenilen
getiri ve değişimler pratikte görüldüğü kadarıyla neredeyse her zaman gelecek
getiri beklentilerine göre değil, geçmiş getirilerine bakılarak
hesaplanmaktadır. Önce veriler elde edilir, ardından bir merkezi eğilim ölçüsü,
standart sapma, belirsizlik katsayısı ve son olarak da gerçekleşme zamanı ile
zaman süreci bulunur. Bu bilgilerin kombinasyonu ile hesaplama yapılır.[15]
Bu
hesaplama yapılırken varsayılan şey, geçmiş getirilerinin, gelecekteki getiri
dağılımları için iyi birer gösterge olduğudur. Söz konusu varsayım, varlıkların
karakteristikleri zaman içerisinde önemli şekilde değiştiğinde zarar görmekte
ve tarihi tahminler risk ölçümü için iyi bir araç olmaktan çıkmaktadır.[16]
İkinci Adım: Çeşitlendirilebilen ve Çeşitlendirilemeyen Risk
Gerçekleşen
getiri ile beklenilen getiri arasında farklılık meydana gelmesinin pek çok
nedeni bulunsa da, bu nedenleri piyasa çapındaki nedenler (sistematik) ve
şirkete özgü nedenler (sistematik olmayan) olmak üzere ikiye ayırmak mümkündür.[17]
Şirkete özgü eylemlerden kaynaklanan riskler, bir ya da birkaç yatırımı
etkilerken, piyasa çapındaki nedenlerden kaynaklanan risk, çoğu ya da tüm
yatırımları etkilemektedir.[18]
Finanstaki riski incelerken, bu ayırım kritik bir önem taşır.
Şirkete
özgü risk kategorisinde, müşterilerinden bir ürün için gelen talebi yanlış
değerlendirmiş olabilen bir şirketin riski ile başlayarak, geniş bir riskler
yelpazesini incelemeye başlamak mümkündür. Bu duruma proje riski denir. Risk
bundan başka olarak, şirketin rakiplerinin beklenilenden daha güçlü ya da daha
zayıf olması durumunda ortaya çıkmaktadır. Bu risk türüne rekabetçi risk
denilmektedir.
Bazı
durumlarda bir risk türü tüm bir sektörü etkileyebilmekte ve yalnızca o
sektörle sınırlı kalabilmektedir. Bu risk türü sektör riski olarak
betimlenmektedir.[19]
Sektör riskini ortaya çıkaran ya da artmasına neden olan faktörlere tüketici
zevklerindeki değişimler, şiddetlenen dış rekabet, iş kolunda grevlerin
yaygınlaşması, hammade sağlanamasındaki güçlükler ve teknolojik gelişmeler gibi
durumlar örnek olarak verilebilir.[20]
Buraya kadar sözü edilen üç risk türünün – proje, rekabetçi ve sektör riski – şirketlerin yalnızca küçük bir bölümünü etkilediği görülmektedir. Oysa tüm yatırımları olmasa da çok fazla sayıdaki şirketi etkileyen bir başka risk türü daha bulunmaktadır. Örneğin faiz oranlarındaki artışlar ya da düşüşler farklı derecelerde de olsa tüm yatırımları etkilemektedir.
Benzer
şekilde ekonominin zayıflaması tüm şirketleri etkilemektedir. Zira böylesi
durumlar yatırımcıların, menkul kıymetlere ilişkin beklentilerinde ve davranışlarında
değişime yol açmaktadır. Böyle risk türleri piyasa riski olarak
adlandırılmaktadır. Piyasa riski bütün yatırım araçlarını etkiler fakat etkisi
en kuvvetli olarak hisse senedi getirileri üzerinde hissedilir.[21]
Bir
yatırımcının tüm portföyünü tek bir varlıkta tutması ve yalnızca o varlığa
yatırım yapması mümkündür. Böyle bir yatırım çeşidi hem şirkete özel riskleri
hem de piyasa risklerini birlikte taşır. Bununla birlikte eğer yatırımcılar
portföylarını çeşitlendirme yaparak diğer varlıklar ya da hisse senetleriyle
genişletirlerse, şirkete özgü risklere maruz kalma ihtimallerini iki nedenden
ötürü düşürmüş olurlar.
Bu
nedenlerin ilki, çeşitlendirilmiş bir portföydeki her yatırım oranının,
çeşitlendirilmemiş bir portföye oranla çok daha küçük bir yüzdeye sahip
olmasıdır. Böylece yalnızca tek bir yatırımın ya da küçük bir grup yatırımın
değerindeki artışlar ya da düşüşler tüm portföye ancak sınırlı bir etki
yapacaktır. İkinci neden ise, bir portföydeki bireysel varlıkların fiyatları
üzerindeki şirkete özel eylemlerin etkilerinin, herhangi bir dönemde her bir
varlık için pozitif ya da negatif olabilmesidir; bazı şirketler iyi haberler
alırken, diğerleri kötü haberler alacaktır. Böylece çok geniş portföylarda, bu
risk iyice düşecek ve portföyün tamamının değeri üzerinde küçük bir etki ile
sınırlı kalacaktır.[22]
Üçüncü Adım: Son Yatırımcının (Marginal Investor) İyi
Çeşitlendirme Yaptığını Varsayılması
İyi
çeşitlendirme yapmış bir yatırımcıya göre tek risk, onun çeşitlendirilmiş
portföyüne eklenmiş risk ya da piyasa riskidir.
Çeşitlendirme
yapmış yatırımcılar, uzun dönemde, çeşitlendirme yapmamış yatırımcıları
piyasanın dışına atma eğilimi taşımaktadırlar. Bir yatırımdaki risk, her zaman
çeşitlendirme yapmamış bir yatırımcı için, çeşitlendirme yapmış bir yatırımcıya
oranla daha yüksek olarak algılanacaktır zira çeşitlendirme yapmış yatırımcının
şirkete özgü riskleri üstlenmesi gerekmez.[23]
Oysa çeşitlendirme yapmamış yatırımcının şirkete özgü riskleri de omuzlaması gerekmektedir. İki yatırımcının da, gerçekleştirilen yatırımdan bekledikleri gelecek kazançları ve nakit akımları aynı ise, çeşitlendirme yapmış yatırımcı bu yatırım varlığı için daha yüksek bir fiyat ödemeye razı olacaktır çünkü çeşitlendirme yapmamış yatırımcıya oranla taşıdığı riskin daha az olduğuna dair bir algısı vardır.
[1]
Damodaran, A. (2006) Damodaran on
Valuation: Security Analysis for Investment and Corporate Finance, John
Wiley & Sons, New York, s.27
[2] Kallman, J. (2007) “Measuring Risk”, Risk Management, Vol.54 (7), s.48
[3] Gürbüz, A.O. & Ergincan, Y. (2008) Şirket
Değerlemesi: Klasik ve Modern Yaklaşımlar, Literatür, İstanbul, s.21,22
[4]
Tevfik, A.T. (2005) Hisse Senedi Değerlemesi,
Literatür, İstanbul, s.17
[5]
Pratt, S.P. & Grabowski, R.J. (2010) Cost of Capital: Applications and Examples, John & Wiley, New Jersey, s.46
[6]
Koller, T. & Goedhart, M. & Wessels, D.
(2010) Valuation, Measuring and Managing the Value of Companies, John
Wiley&Sons, New Jersey, s.33
[7] French, N.
& Gabrielli, L. (2005) “Discounted Cash Flow: Accounting for
Uncertainty", Journal of
Property
Investment & Finance, Vol.23 (1), s.81
[8]
Pamukçu, A.B. (1999) Finans Yönetimi,
Der, İstanbul, s.158
[9]
Damodaran, A. (2006) Damodaran on
Valuation: Security Analysis for Investment and Corporate Finance, John
Wiley & Sons, New York, s.28
[10]
Tevfik, A.T. (2005) Hisse Senedi
Değerlemesi, Literatür, İstanbul, s.17
[11] Gürbüz, A.O. & Ergincan, Y. (2008) Şirket Değerlemesi:
Klasik ve Modern Yaklaşımlar, Literatür, İstanbul, s.105
[12]
Damodaran, A. (2006) Damodaran on
Valuation: Security Analysis for Investment and Corporate Finance, John
Wiley & Sons, New York, s.13
[13]
Usta, Ö. & Demireli, E. (2010) “Risk Bileşenleri Analizi: İMKB’de Bir
Uygulama”, Zonguldak Karaelmas
Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Vol.6 (12), s.26
[14]
Damodaran, A. (2006) Damodaran on
Valuation: Security Analysis for Investment and Corporate Finance, John
Wiley & Sons, New York, s.29
[15] Kallman, J. (2007) “Measuring Risk”, Risk Management, Vol.54 (7), s.49
[16]
Damodaran, A. (2006) Damodaran on
Valuation: Security Analysis for Investment and Corporate Finance, John
Wiley & Sons, New York, s.29
[17] Petrakis,
P.E. (2004) “Entrepreneurship and Risk Premium”, Small Business Economics, Vol.23 (2), s.87
[18]
Purcell, J. (2001) “Measuring Risk”, Australian
CPA, Vol.71 (10), s.78
[19]
Damodaran, A. (2006) Damodaran on
Valuation: Security Analysis for Investment and Corporate Finance, John
Wiley & Sons, New York, s.29
[20]
İvgen, H. (2003) Şirket Değerleme,
Finnet, İstanbul, s.79
[21] Dağlı, H. (2004) Sermaye
Piyasası ve Portföy Analizi, Derya
Kitabevi, Trabzon, s.325
[22]
Damodaran, A. (2006) Damodaran on
Valuation: Security Analysis for Investment and Corporate Finance, John
Wiley & Sons, New York, s.30, 31
[23]
Tevfik, A.T. (2005) Hisse Senedi
Değerlemesi, Literatür, İstanbul, s.156